Insidious (I) (Ruhlar Bölgesi) (2010) Film İncelemesi - ''Neden bu kadar kötü''

 


Konu:

Josh (Patrick Wilson) ve Renai (Rose Byrne) üç çocuklarıyla beraber eski bir eve taşınmış ve mutlu bir aile yaşamı sürdürmektedirler. Fakat bir sabah çocuklarının komaya girdiğini farkederler ve hayatları altüst olur. Normal bir koma olmadığını, buna sebep olan başka şeylerin olduğunu farkederler ve bundan sonra olaylar başlar.. John ve Renai oğullarını açıklanamayan esrarengiz ve doğaüstü olaylardan, 'öteki'nden kurtarmak zorundadır. Doğa üstü ve esrarengiz, paranormal olayların yaşandığı filmde, yönetmenlik koltuğunda James Wan oturuyor.


Düşüncelerim: 

Perili ev türünün o eski karnaval hayalet evi gezintilerine eşdeğer olan filmimiz,  başlangıçta ümit vaat eden, izlenmesi keyifli, korkunun dozunu iyi ayarlan bir film olmasına rağmen, kısa süre sonra bulunabilecek tek heyecanın cılız, yaylı, kağıt hamuru çeşidi olduğu, gösterişli korku olduğunu farkediyoruz. Aşırı derecede görsel efektler ve bir süreden sonra hikayenin tam olarak, ‘’şimdi sen bunu yap, şunu yap, şuraya koş’’ tarzına döndüğünü de anlıyoruz. Estetik olarak bakarsak, Insidious, iyi bir lise video projesi gibi geldi bana, lise öğrencisi projesi gibi hissettiriyor.  Hikaye çoğunlukla karmaşık olmayan yakın çekimler ve orta çekimlerle ortaya çıkıyor; Çerçevedeki en temel görsel bilgilerden (yüzler, ilgili aksesuarlar) başka hiçbir şey kaydedilmiyor veya  film hayal gücümüzde bu öğeleri tutuyor. Bir korku filminde tonu oluşturmak için çok önemli olan ses tasarımı bolca kullanılıyor ve potansiyel olarak korkutucu her an, içeriği kör bir nesne gibi içine çeken aşırı güçlendirilmiş bir şok akoru veya ses efekti ile süsleniyor. İyi kullanılan ses efektine hayır demem, Insidious’da bu ses miksajını çok iyi verebiliyor.

Elbette, ses miksajını iyi verebilmek, sanatsal liyakatın nihai hakemi değildir; çok sayıda ucuz, kalitesiz filmlerde bu miksajı iyi verebilir. Bazıları tuhaf performanslar veya ilginç kamera çalışmaları ile başarılı olurlar; diğerleri, malzemeyi kendi lehlerine nasıl kullanacaklarını bilen girişimci film yapımcıları tarafından yardım alırlar. Insidious, bu örneklerden sadece birini karşılayabiliyor ve diğer herhangi birine göre hem daha pahalı hem de daha kalitesiz kalıyor.



Filmin içerisinde yer alan ailemiz,  rüyalarındaki evine taşınırken, yönetmen James Wan ve senarist Leigh Whannell'in (ilk Saw filminde işbirliği yapan) bu yerin perili olduğunu ortaya çıkarmak için biraz uyumsuz ikili olduğunu hissedebilirsiniz, ki zaten öyle. Korkunç şeyler başladığında, film oldukça neşesiz, sonsuz bir dizi ürkütücü görünümlü insanla dolu ve ansızın ekrana doğru zıplayan cisimler.

Görüntüler olabildiğince basit olduğu gibi, film yapımcıları da hikayelerini kişilik, gözlem veya herhangi bir estetik yenilikle şekillendirmeye ilgisiz kalmışlar, uğraşmamışlar. Salak ebeveynlerden (Patrick Wilson, Rose Byrne) olan ve ne olursa olsun bir türlü çocuklarının yaşadığı olaylara ilgisiz kalmasından (tahmin edilebileceği gibi biri bir şeytansı varlık tarafından ele geçirilir) onlara yardım etmeyi kabul eden eksantrik paranormal uzmana (Lin Shaye) kadar her karakter sanki başka filmlerden fotokopi çekilmiş gibi olmuş. Filmin yarısına gelinceye kadar, babanın iki katlı bir banliyö evini karşılayabilmek için ne yaptığını öğrenmezsiniz: Görünüşe göre o bir öğretmen, ama Wan ve Whannel hangi okula eğitim verdiğini ve hatta işini sevip sevmediğini asla açıklamaz. Bunları hiç düşünmedikleri izlenimine kapılır insan. Bomboş bir karakter yazılımı gerçekleşir. Gerçek yaşantıdan uzak, kapalı kutu gibi hissetmenizi sağlar film.


Yapımcılar evin neden perili olduğunu açıklamaya çalıştıklarında ise, arka planları filmin kendi mantığının parametreleri içinde bile çok az anlam sağlayabilmişler. Başlangıca yakın bir zamanda, en büyük oğul baygın bir şekilde yere serilir ve komaya girer; iblis, uykusunda ziyaret ettiği rüya dünyasından bir hayalettir, ancak iblisleri bir şekilde bilinçaltından kaçarak aileye musallat olur, büyükannesinin evine sığınmaya çalıştıklarında onları takip eder. Paranormal uzman daha sonra, bu gulyabanilerden ancak birisi çocuğu rüyalarına doğru takip ettiğini açıklar ve eğer ruhunu kurtarabilirse, aileninde bu lanetten kurtulabileceğini açıklar. Şanslıyız ki, babanın bu yeteneği olduğu anlaşılır ve anlamsız bir şekilde film bitti gittiye getirilmeye çalışılır.


Birazcık, Darth Maul'a benzeyen -neredeyse tam olarak kavrayamadığım, ateş suratlı, kırmızı tırnaklı, birazcıkta freddy'i andıran iblis- birazcık da, ‘’Aa çok iyi aile hayatı sürüyorduk, başımıza neler geliyor’’ temalı korku filmimiz, eskimiş -ki tekrar ediyorum bu tema eskimiş olsa bile, iyi yapılırsa gıkımı çıkarmam- basite kaçılmış bir gülünç filmdir. 

Film Puanlama Sistemim 

Zümrüt  Klaket ( Kusursuz filmler için)

Altın  Klaket (Kusursuza yakın)

Gümüş  Klaket (Ortaya iyi bir film çıkmış fakat eksiklikleri de mevcut)

Tahta  Klaket (Kötü bir film)

Kırık Klaket (Kötü değil, çok kötü bir film. Uyarı: İzlemeyin!)



Insidious (I) Filmine Puanım:

Tahta Klaket



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AKILLI BIDIK

Türk Korku Sinema Serisi - Film İncelemeleri: Sir-Ayet(2019)