AKILLI BIDIK

 Başımda henüz kavak yellerinin esmediği ilkokul öncesi yıllarda annem bana akıl kutusu derdi. Çocuk aklımla kendimi bir kutu olarak hayal ederdim ama aklın ne olduğuna pek kala yormazdım. Yine o yıllarda sevdiğim bir çizgi film kahramanı vardı. Biraz da ona benzediğimi düşünüldüm. İsmi Akıllı Bıdık olduğundan, benzer yönler arardım onunla kutuya dönüştürülmüş çocukluğum arasında. Her nedense Akıllı Bıdık'ın başına gelen olaylar bende 'Akıllı' sıfatının pekde olumlu bir yakıştırma olarak kullanılmadığı kanısın uyandırmıştı ki annem akıl kutusu demeyi bırakıp beni Akıllı Bıdık diye çağırmaya başladı. Neyse ki ilkokul yıllarımda aldığım ilk zayıf notla bu yakıştırmadan da kurtulmuştum. Fakat bu sefer de sanki başka yerlerimdeymiş gibi bana sürekli "Aklını başına topla" deniyordu. Böylece aklımın, vücudumda farklı yerlere dağıtabileceğini ve olanca dikkatimi toplayabilirsem onu başıma çıkarabileceğimi öğrenmiş oldum. Bu oldukça eziyetli bir süreçti. Uzun çalışmalar boyunca bunun gözle görülür sonucunu alamadıysam da o yıllar hayatımın en dikkate değer tecrübelerinden birini yaşadığıma inanmışımdır.

Bu yorucu çabalarımı bir kenara bırakmıştım ki çevremdeki yaşıtlarımın ne kadar zeki olduklarını farkettim. Bu konuda yardımlarını benden esirgemeyen aileme teşekkürü bir borç bilirim. Zekâ ve akıl farklı kavramlardı ve ben ne zeki ne de akıllıydım. Aklını kullan diyorlardı ama aklımı kullanabilmem için zeki olmam gerekiyordu, zekâmı kullanabilmem içinse akıllı olduğumu düşünmüyordum.

Bu problemi çözmek için fazla zaman harcamadım. Daha doğrusu basit bir çözüm bulup kendimi avuttum. Evet akıllı olmayabilirdim ama zamanla zekâmı geliştirip bütün gücümle bedenimdeki o 'gizil' varlığı başıma toplayabilirdim. Hem zaten ben yeterince büyümemiştim diyordum ki bir atasözü bütün hayallerimi yıktı. "Akıl yaşta değil baştadır". Şimdi gel de çık işin içinden. Madem akıl yaşla doğru orantılı gelişmiyor, benim de onu boşuna beklememin hiçbir anlamı kalmıyordu. Bu da yetmiyormuş gibi başıma toplamam gereken aklımın zaten başımda olduğunu öğrenmiştim ve bir yaşıma daha girmiştim. Yıllar aklımı kullanamadan bir nehir gibi akıp gidiyor ve akılsız başımın cezasını ayaklarım çekiyordu ilkokul, orta, lise, üniversite ve işe gidiş gelişler derken bu akıllara durgunluk veren sorunumu unutuverdim. Su üstüne çıkması ise yıllar aklı. Bir ilkyaz ikindisi uğradığım parkta, yeni tanıştığım ve zeki- en azından benden zeki olduğuna inandığım biriyle akıl yürütürken, ondan aklın yolunun bir olduğunu işitir gibi oldum. Demek ki akla giden bir yol vardı ve ben bu yolu takip edersem sıradan insanlardan biri olmayacak hatta daha da üste çıkıp "Akla karşı tezler" ileri sürebilecektim. İşte o gün bu gündür aklın yolunu arıyorum. Ne yazık ki bir çok yol denedim ama yolu bulamadım . Çevremdekiler akla ziyan işler yaptığımı söylüyorlar. Hatta bu yazıyı okuyan birkaç kişi daha da ileri giderek şeytana çalıştığımı iddia etti. Ama ben yılmıyorum. Birgün ya ben o yolu bulacağım ya da aklım başıma gelecek.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Insidious (I) (Ruhlar Bölgesi) (2010) Film İncelemesi - ''Neden bu kadar kötü''

Türk Korku Sinema Serisi - Film İncelemeleri: Sir-Ayet(2019)